Siyah beyaz fotoğraflara olan merakım küçükken başladı. Evde ne kadar eski fotoğraf varsa hepsini toplar, üzerlerini bantla kaplardım yıpranmaması için. Akabinde kasetler, plaklar, dergiler, Beyoğlu'ndan kime ait olduğunu bilmediğim eski fotoğrafların satın alınması ile sürdü eskiye olan hayranlığım.
Müzikte 80'ler her zaman tercihimdir. Cyndi Lauper, Alphaville, Sandra, Laura Branigan, Madonna, Baltimora, A-ha, Discoband vazgeçilmezlerimdir. Türkiye'deki işlere bakacak olursak, müzik ve sinema konusunda beni etkileyen 70'lerdir. Ajda Pekkan, Yeliz, Sezen Aksu ve Nil Burak 70'lerin en sevdiğim isimleridir.'' Boş sokak '' ve '' Kimler geldi kimler geçti '' parçaları benim için ayrı bir önem teşkil eder. Beetlejuice en sevdiğim filmdir. Her izlediğimde ayrı bir tat alırım. 70'lerden aklımda kalan bir Türk filmi ise Türkan Şoray'dan. Palyaço kıyafetiyle şarkı söyleyerek ağladığı sahne beni çok üzmüştür.
Peki retro nedir? Retro, tasarımlarda ve moda akımlarında yaşanan bir geriye dönüş anlamına gelmektedir. Retro kurgusu, içerisine birçok ürünü ve ruhu alıyor. Retrospektif, yaşanmış olaylara göz atmaktır. Bu yazımda, retro kültürünü benimsemiş dört arkadaşımla bir retrospektif yaptık. Hem tarzlarını yansıtan fotoğraflarını hem de geçmişte kendilerini etkileyen filmleri bizlerle paylaştılar.
K. Hakan Yıldırım :
E.T.
Akrabam olması için çocukken dua ettiğim varlık. Evin içinde kocaman poşet geçit yapmıştım bu film uğruna. Final sahnesinden tutun, Drew Barrymore'un ( o zamanlar kız çocuğu, çok şirin, ısırmalık ) E.T. 'yi ilk gördüğü anı ve çığlığı hala kulaklarımda. Kafamda bilimkurgunun oluşmasındaki ilk filmdi bu. Etkileri büyük benim için. Bu yaşımda otobüs yolcuklarında sürekli cam kenarını seçip, otobüsü takip eden uçan cisimler, doğaüstü varlıklar vs. canlandırmam gibi olayların yegane sebebi. Elime eldiven geçirip orta parmağı tarafına uzun tahta bir kalem sokup E.T. 'nin ellerini pratikte elde edip anneannemin tavuklarıyla oynadığım yıllar... Bir ara Deniz Can Kutlu'ya istek olarak '' E.T. 'nin Hakan'a etkileri '' şeklinde benden bir yazı istemesini rica edeceğim. Bence filmi hemen herkes izlemiştir, herkes. Kabahat ise unutanların. Ne olur ne olmaz şiddetle öneriyorum. Hem de bayağı şiddetli.
Osman Karakülah:
A Clockwork Orange
Bu filmden etkilenmemin sebebi ilk başta çok büyük bir Stanley Kubrick hayranı olmam sanırım. Bir Kubrick aşığı olarak bu filme başlamak zaten etkileneceğimi göstermişti. Daha sonra filmi izlerken, filmde geçen işkence, tedavi ve günlük yaşam sahnelerinin aslında birer sistem eleştirisine dayandırılması beni filme iki kere bağladı. Tabi filmdeki suç, suçlu, affedilmiş ve hala suçlu sayılan insan kimliklerinin sorgulanmaması, dogmatik kararlar ışığından bunların kararlaştırılması, insanların hayatlarında büyük bir etki yaratıyor. Bu olgu da ister istemez size etkilendiğiniz film hangisi sorusunda bu filmi düşünmenize sebep oluyor.
Efe Ege Özden:
Fosforlu Cevriye
Bir kenar mahalle dilberi olan Cevriye'nin gecekondusuna polislerden kaçan bir banka soyguncusu sığınıyor. Cevriye'yi evinde gizlenmeye razı ediyor ve zamanla aralarında bir yakınlaşma başlıyor. Bu tam benlik bir filmdir. Bu filmi annemle izlemiştim. Bak başkasının evine gidersen şöyle olur böyle olur diye uyarılar almıştım.
Berkan Eroğlu:
Seks Fırtınası ve Kibar Feyzo
Seks Fırtınası, 70'lerin seksle buluştuğu ilk filmdir. Ben tabi daha yeni izledim. O zamanların seks anlayışı, birbirlerine dokunuşları, öpüşmeleri ve etek altından bakıp bir anda boşalmaları gülünç ama sevdim ben. Benim ruhumun hamuru da bu filmle oluştu. Şimdiye bakarsak 2011'deyiz. Ama şimdiki yasaklar çok gülünç. 70'ler daha cesaretli ve yürekliymiş. Helal olsun.
Kibar Feyzo, benim kalbimde taht kurmuş bir komedidir. Bazı bilgiler vermektedir ama ben hep espiri olarak baktım filme. Çok fazla komedi filmi sevmem, dram severim genelde ama bu film bir Kemal Sunal filmi olduğu için kendini sevdirmiştir bana.