Can etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Can etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mart 2013 Pazar

Yılmaz Başar Babür Röportajım




Yılmaz Başar Babür, uzun zamandır takip ettiğim başarılı bir fotoğraf sanatçısı, arkadaşım. Bizim sektörde, fason işler yapmayan alternatif işler üreten az sayıda insan vardır. Yılmaz Başar Babür de her yaptığı işle bu kategoriye girebilecek türde biri. Kendisiyle yılbaşından önce biraraya geldik ve hem ''Bad Boys'' adını verdiğimiz bir fotoğraf çalışması hem de güzel bir röportaj ortaya çıkarttık. Şimdi Yılmaz Başar Babür'ü daha yakından tanıma zamanı... 

Fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız?

15 senedir görsel alanda, çeşitli dallarda çalıştım. Fotoğrafa ise 5-6 yıl oldu başlayalı. Okulu, akademiyi reddederek kendim öğrenmeyi, keşfetmeyi, bunu yaşamayı seçtim. Fotoğraf serüveni, art direktörlük yaparken hobi olarak başlayıp sergilere, sonrasında muhabirliğe, tanıtım fotoğrafçılığına ve birçok alanda tanıdık simalarla güzel projeler oluşturmama kadar varan bir yolculuğa dönüştü. 

Kendinizi fotoğraf sanatçısı olarak nitelendiriyorsunuz. ''Fotoğrafçı'' ile ''Fotoğraf Sanatçısı''nın ayırdını yapabilir misiniz?

Açıkçası etiketlerin ve kelimelerin etkilerindense, gerçekleri; yani yapılan işleri kıstas alarak değerlendirme yapmayı daha doğru buluyorum. Bu alanda, görsel tecrübesi olan biri olarak aslolanın işin kalitesi, özeni, neticesi olduğuna inanıyorum. Yaptığım şeyin, sadece fotoğraf olmadığına ya da tek bir etiketle anlatımının zor olduğunu düşünüyorum. Etiketi, izleyicisine, eleştirmenine bırakarak üretmenin özgürleştirdiği kanısındayım.


Daha önce ödül almışsınız. Bu ödülden biraz bahsedebilir misiniz?

2011’de, Londra ve İstanbul ayaklı Mind Ad firmasının düzenlediği “Fotoğraf Sanatçısı Ödülleri” yarışmasında profesyonel dalda “Yılın Kültür-Sanat Ödülü'nü kazandım. Coşkul Aral, Nihat Odabaşı gibi ustaların da jüride olduğu bir ödülü, sahnede onların elinden almak oldukça heyecan vericiydi.

Birçok müzik albümünün, kitabın kapak fotoğraflarını siz çekmişsiniz. Bunlar hangileri?

Deja-vu’nun ikinci albümü “Sinir Ötesi Operasyon”, Badem'in üçüncü albümü “3B”, Kolpa’nın “Maximum” singleı, Gerçek’in ilk albümü “Eşkıya”, Oia’nın Zeki Müren – Yaralı Gönül singleı ve şu sıralar çıkan Mental grubunun ilk albümü “Koyver Gitsin”. Tamamını; fotoğraflarından grafiklerine anahtar teslim kendi yaptığım işler. Badem’in 3B albümü, aynı zamanda Türkiye’nin ilk 3 boyutlu albümlerinden. Tayfun Şahin’in “Hazel”, “Mehdi” ve Altay Öktem’in “Yaram Yanlış Yerde” kitaplarının da kapak çalışmaları, bana ait olan çalışmalardan bazıları. Bunun dışında halen; oyuncu, cast, röportaj, tanıtım ve katalog çekimlerim sürmekte.


Yakın zamanda GİT adını verdiğiniz bir stüdyo açtınız. GİT'in açılımı ve amacı nedir?

GİT; Görsel İletişim Teknesi açılımıyla kurulmuş bir stüdyo, bir ekip, bir oluşum. “Yolda olanların teknesi” sloganıyla, projelerimizde sanatçı dostlarla ve asistanlarla; altyapıdan yetişen arkadaşlarla birlikte çalışarak görsel alanda faaliyet gösteriyoruz. Kaptanlığını yaptığım GİT, birçok farklı dalda hizmet veriyor; Kurumsal Kimlik (Logo, Web) ya da stüdyo, fotoğraf, grafik, video, kurgu gibi alanlarda web sitemizden (www.gitekne.com) de görebileceğiniz işlerimiz var.


GİT Stüdyosu'nda ne gibi etkinlikler oluyor?

GİT, çekimlerimizi yaptığımız stüdyo olmanın yanı sıra etkinliklerimizi, toplantılarımızı, sunumlarımızı, görüşmelerimizi ve projelerimizi ürettiğimiz bir mutfak. Zaman zaman da söyleşiler, performanslar, dinletiler gerçekleştirdiğimiz teknemizde; yakında fotoğraf, video ve re-touch üzerine workshoplar da başlıyor. Kısacası çok amaçlı ve görsel denizlerde geçen bir yolculuk hikayesi GİT.

GİT Stüdyosu'nda çalışma yapmak isteyenler, iletişimi hangi mecralardan sağlayabilirler?

GİT Stüdyosu'nda çalışma yapmak isteyenler, www.gitekne.com adresinden gerekli bilgileri bulabilirler. Ayrıca GİT’de bizimle projelerde çalışmak isteyen arkadaşlar www.gitekne.com adresinde GEL başlığının altında “GİT’le çalışmak ister misiniz”e tıklayarak form doldurabilirler. Ne istediğini bilen, özverili, saygılı, ekip çalışmasına uyumlu, görsel yolculuklara hazırlanan arkadaşları bekliyoruz.

İlerleyen günlerde GİT'te bizleri ne gibi sürprizler bekliyor?

GİT’de çok yakında workshoplar başlıyor. Fotoğraf, video ve re-touch konusunda alternatif bir öğrenme sistemiyle başlayacak workshoplar; çok daha hızlı, etkili, katılımcının potansiyeline göre şekillenebilen bir sistem. Ayrıca yeni klipler ve fotoğraf çekimleri yolda. Yeni projeler ve sürpriz görsellerle GİT olarak kalite üretmeye devam ediyoruz.


Sanatsal anlamda sizi besleyen ürünler, eserler var mı?

Pink Floyd’tan, Ben Harper’a, Ahmet Kaya’dan Sibel Kekilli’ye gerçekten güzel iş yapan ve sürekliliğiyle başarısını ispat etme şansı bulabilmiş bütün değerlerle besleniyorum. Jan Saudek ya da Ara Güler yada Dali; tarzlarından bağımsız ölümsüz işler yaratabilmiş; sanat dedirtmiş insanlar daima yeni nesillere ister istemez ilham olacaktır.

Bugünlerde hepimizin bildiği gibi eline her profesyonel fotoğraf makinesini alan fotoğrafçı olmak istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tabii ki her tıraş makinesi olanın berber olmadığı gibi her fotoğraf makinesi sahibi de fotoğrafçı sayılamaz. Belli bir disiplin ve süreç eşliğinde gelişim göstermeden o konuda bir şey olduğuna inanmak; her gün tvde gördüğümüz sanatçıların sanat ürettiklerine inanmak kadar saçma. Kişisel olarak “Aynası iştir kişinin, lafına bakılmaz.” sözüne inanıyorum.


Sanatınızı icra etmede müziğin rolü nedir? 

Müziksiz bir dünya alkolsüz bira gibidir. Kapaksız tencere ya da ışıksız medeniyet gibidir bence. Ruh rengimi etkileyen bir faktörün, ürettiklerimi etkilememesi düşünülemez. 

Bir müzik albümünün fotoğraflarını oluştururken concepti nasıl belirliyorsunuz?

Birbirinden farklı müzik türlerinde fotoğraf çalışmaları üretirken; her projeyi kendi müziği ve dinleyicisinin beklentisi ekseninde ele alarak müzisyenle/müzisyenlerle toplantı yaparak birlikte karar veriyoruz.






Modeller: Gürsel Gülbay, Barış Gülbetekin, Barış Kenan Özkan, Taha Yıldız.

12 Temmuz 2012 Perşembe

''Hoppala'' Klip Arkası İzlenimlerim / Fotoğraflar



Sinan Akçıl, Karnaval adlı albümünün 2.klibini, ''Hoppala'' parçasına çektirdi. Klip, Tülay İbak  yönetmenliğinde Masquerade Club'da çekildi. Sabah sete ilk girdiğimde, üst katta falcı sahnesi çekiliyordu. Yönetmeni görememiştim o dakika. Ama ışıklardan ve çekim tarzından Tülay İbak olduğunu anlamıştım. Sonrasında zaten tanıştık. Alt katta tam bir renk cümbüşü vardı. Localarda dansçılar ve akrobatlar hazırlanmış sıralarını bekliyorlardı. Tabi ben de bu boşlukta hepsiyle konuştum. Ozan da fotoğraflarını çekti. 13.00'da Sinan Akçıl geldi. Onun gelmesiyle hemen bir hareketlilik yaşandı. Beni görünce ''Vay Türkiye'nin en iyi bloggerı!'' dedi ve ben kem küm şeklinde kalakaldım orda. Çok enerjik ve olumlu biri. Kulise geçmeden önce röportaj için bir arabadan inme sahnesi çekmeye dışarıya çıktık. Kapıda bir kamyon vardı. Akçıl, ''Şu kamyondan insem olur mu?'' diyerek hepimizi kırdı geçirdi. Sonrasında kulise geçtik ve geçen hafta okuduğunuz muhteşem röportaja imza attık. Bu sefer de sizlere klip çekilirken neler yaşandığını bölümler halinde anlattığım yazımı sunuyorum.

Part 1

Birazdan Sinan Akçıl'ın ilk kadrajları alınacak Jeremy Scott ceketiyle. Bir meyve tabağı hazırlanmış. Meyveler o kadar güzel ki plastik sandım. Çekimden önce Tülay İbak'la tanıştık, konuştuk. Çok sıcakkanlı biri. Sinan Akçıl ve Tülay İbak'ın enerjileri bileşince bakalım ortaya nasıl bir çalışma çıkacak. 

Part 2 

Sinan Akçıl, klibin diyaloglu kısmı için kamera karşısında. Buğra Kılıçak ve Sercan Barutçu, bu kısımda Sinan Akçıl'ın yanında görülecekler ve de konuşacaklar. Bu sahne çekilirken oldukça eğlenceli anlar yaşandı. Gerek elmanın yere düşmesi gerekse sahne tekrarından elmaların bitmesi süperdi. Klibin giriş kısmında görülecek olan bu sahne, kısa sürede başarıyla tamamlandı. ( Body Make up da yapıldı. Makyör: Seçkin Süngüç ) 

Part 3

Akçıl, siyah Givenchy tulumunu giydi ve 3.sahne çekilmeye başlandı. Sinan Akçıl ve İlkyaz Özel'in de dediği gibi bu tulumlar, önümüzdeki sezona damga vuracak.

Part 4

Şu anda sahnede birçok akrobat ve dansçı var. Kostümler, oldukça renkli ve parlak. Fonda 3 adet büyük maske var ve harika görünüyor. Bu sahne için bir dans koreografisi hazırlanmış. Sinan Akçıl dans ediyor. Burada çekilen görüntüler basına da verildi. Bu arada klibin esas kızını gördüm. Resmen Nicole Kidman'ın kopyası ve 17 yaşında. Çok güzel bir kız. 

Part 5

Siyah tulumla beyaz bir koridorda görüntü alınacak. Arkadan verilen beyaz ışık mistik bir hava yaratmış. Burada Akçıl'la ayaküstü sohbet ediyoruz. Yanımda İlkyaz Özel de var.

Part 6

Fondaki sarı ışıklar yakılıp söndürülüyor ve sahneye sis basılıyor. Tavana asılmış bir çember var ve akrobat kız birazdan o çemberin içinde dönecek. Kızın yılmayan bir duruşu var. Sinan Akçıl kıza, ''Neden?'' sorusunu sorduğunda ''Tutku!'' cevabını aldı. 

Part 7 

Artık eve dönme vakti. Arabada flashback alınacak. Akçıl, beyaz, ata yaka bir ceket giydi. Powertürk'e son röportajını verdikten sonra biz de vedalaştık kendisiyle. 

Klip çekilirken Tülay İbak'ın yanındaydım sürekli ve ekrandan izliyordum. Tülay Hanım'ın ıslıkları, ''Bravo'' ları, olumlu bir atmosfer oluşturuyordu. Her sahneden sonra Sinan Akçıl'la görüntülerin kritiğini de yaptık. 12 saat sette kaldım ve benim için çok eğlenceli bir gün oldu. Klip de dün yayınlandı ve bu yazdıklarımın ne kadar paralel olduğunu görmüş oldunuz.

















2 Temmuz 2012 Pazartesi

SİNAN AKÇIL RÖPORTAJIM




''Hoppala'' parçasının klip çekimi için hangi yönetmenle çalıştınız, styling kime ait?

Klip yönetmenimiz Tülay İbak. Styling, İlkyaz Özel'e ait. 2013-14'te moda olacağına inandığım Givenchy siyah tulum-takım giydim. - Ayrıca Jeremy Scott eşofman üstü ( Siyah tshirtle kombinlendi. ), özel tasarım beyaz bir takım ( Neil Barret tshirtle kombinlendi. ), özel tasarım ata yaka, kolsuz bir ceket ( Beymen pantolonla kombinlendi. ) giydi. Oldukça ''fashionable'' dı. -

''Hoppala'' parçasının Amerikanvari bir tavrı var sanki?

2012'de / şu dönemde Amerika'da aksak ritimler çok revaçta. Türkiye'de de sevileceğini umarak böyle bir çalışma yaptım. Şarkı resmen bana klip çek diyordu. ttnet'te de dinlenme oranı bir hayli yüksekti. Polat Yağcı'yla beraber düşündük, Hoppala'ya klip çekilmesine karar verdik.


''Hoppala'' dan sonra hangi parça kliplenecek?

Hoppala parçasından sonra Küfür'e klip gelecek. Slow konusunda fanlarımla birlikte karar vermeyi düşünüyorum. Ya ''Seven Biri'' ya da ''Öylesine''... İkisinden biri olacak.

Kuzey Avrupa sounduna sahip parçalarınızın yanı sıra Anatolian ezgiler taşıyan parçalarınız da var. Bunların mixi şeklinde olanlar da... Bu bağlamda müzisyen ruhunuzu ''oryantalist'' olarak nitelendirebilir miyiz?

Avrupa'ya dönük Orta Doğu bir kalbim var. Viyana Filarmoni Orkestrası'nı en önden izlememin yanı sıra Lübnan'da bir kahvede de otururum.


Müzik dünyasında önemli bir yere sahipsiniz. Başarınızın temeli neye dayanıyor? 

Kendime güveniyorum. Müziğin içinde doğdum. Zaten ailem de müzisyendi. Bu yüzden müzik yaparken başarılı olmak zorundaydım. Ben müziği seçmedim, müzik beni seçti. Başarımı, azmime, disiplinli çalışmama ve Allah'ın bana verdiği yeteneğe bağlıyorum. Daha çok üretmek için çalışıyorum. Bugün bir şarkım çaldığında Allah'a şükrediyorum.

''Değişim'' sizin için ne ifade ediyor?

Her seneyi. Her sene değişim gerekiyor. İnsanın doğuştan itibaren biriktirdiklerini, her yeni bir sene yenilemesi gerekiyor. Aynı kaldığımız sürece hangi işi yapıyorsak, o işin heyecanı kalmaz.


''Dokunma Bana'' adlı parçanızın sizde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Özel bir yeri olmasının sebebi, o şarkıyı lise sonda yapmış olmam. Verdiğim ilk şarkıydı. Duygusunu çok seviyorum.

''Kendimi tekrarlamamak için bu albümde farklı aranjörlerle çalıştım.'' demiştiniz. Sonraki albümlerinizde de bu olguyu devam ettirecek misiniz?

Aslında albümdeki aranjörler, benim beynim diyebilirim. Beynimdekileri bir aranjöre aktarıyorum. Bu zamana kadarki aranjörler, benim yaptıklarıma ekleme yaptılar. Ama Karnaval'da öyle değil. Farkı görüyorsunuz.


Hande Yener, yeni albümü için çalışmalara başlamış. Yine birlikte mi çalışacaksınız?

Efsane geliyor. 3. kez çalışacağız beraber. Yaptığımız ilk iki albümün ısınma devri olduğunu 3. ile anladım. Çok sürprizli bir albüm olacak. Ben bile çıktığı gün, 25-30 tane almayı düşünüyorum. Hande'nin electronic döneminde, müzik iyiydi ama duygular soğuktu. Şimdi hem duygular çok sıcak hem de müzik çok iyi olacak.


Hayranlarınız, ''Müzik konusunda yeteneği olanlar ne yapmalı?'' diye soruyorlar. Nasıl bir yol önerirsiniz?

Öncelikle kalbinin sesini dinlemeli. ''Bir işim olsun, yanında müziği de yapayım.'' cümlesini kabul etmiyorum. Müziğe odaklanıp tek onu yapmalılar. Ben 5 yaşında başladım. İçindeki enstrümanı dışarıya taşıyan herkes müzisyen olabilir.

Yurtdışı konserleriniz olacak mı? Özellikle ''Almanya'da tekrar olacak mı?'' diye soruyorlar.

Oradaki vatandaşlarımız, tekrar ülkelerine dönünce Ekim ayı itibarıyla yurtdışı konserleri başlayacak.


Yakında Bostancı Gösteri Merkezi'nde konser vereceksiniz. Nasıl bir sahne bekliyor bizleri? Sürprizleriniz olacak mı? 

Bostancı Bostancı olalı böyle konser görmedi diyeceksiniz. Sevenlerimle birlikte çok eğleneceğiz. Mükemmel bir sahne showu hazırlayacağız. Sen ve Ozan Eicher davetlimsiniz. En önden izleyeceksiniz. Bir konser arkası da yaparız. Şimdiden sözleşmiş olalım.


Fotoğraflar, Ozan Eicher tarafından çekilmiştir. 

27 Mayıs 2012 Pazar

Loreen'in Zaferi




Loreen'in Zaferi

Bu sene Bakü'de 57.si düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nın 1.si, 372 puanla İsveç oldu. Yıllardır etnik soundlar içeren şarkıların kazanmasına alışmıştık. Bu sene ezber bozuldu ( Azerbaycan'ın geçen seneki şarkısı köprüydü. ) ve Loreen'in Kuzey Avrupa sounduna sahip Euphoria adlı şarkısı kazandı. Bahislerde ve anketlerde uzun süre favori gösterilen şarkının, İsveç'te uzun bir yarışma sürecinden geçtiği biliniyor. ( Melodifestivalen ) Şarkıyı ilk defa o festivalde duyanlar, '' Bu şarkının kazanacağını zaten biliyorduk. ''  diyorlar. Zaten İsveç'in amacı da Loreen'den bir dünya starı yaratmakmış. Bu kurguyla yola çıkılmış. Yarışma kazanılarak ilk adım atılmış oldu. Gerisi gelecek mi gelmeyecek mi zamanla göreceğiz.

/ Benim favorim de İsveç'ti. Açıkçası benim için sürpriz olmadı. Şarkının altyapısı muhteşem... /


Can'ı Sağolsun

Eurovision'da bizi temsil eden Can Bonomo, yapılan oylama sonucunda 7. oldu. Bu sonucu bekliyor muydum? Tabi ki hayır. En azından ilk beşe gireriz diyordum. Çünkü son yıllarda Türkiye'den katılan ve İngilizce parça seslendiren şarkıcılar, genellikle ilk beşte yer aldılar. Sanırım bu defa hem bir bilinçaltı oluşturamadık hem de prodüksiyonda boşluk vardı. Conceptin ve şarkının arkasında güçlü bir prodüktör yoktu. Prodüktör olmadan Can, Eurovision yükünün altında çok ezildi. Ama elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Radyoların destek vermemesi ve medyadaki saçma sapan haberlere rağmen... Yine de tebrikler. Can'ı sağolsun.


Norveç ve İtalya Hüsrana Uğradı

Norveç, İsveç'ten sonra en çok favori gösterilen ülkeydi. Hatta bazıları Tooji'nin 1. olabileceğini düşünüyordu. Ama beklenen olmadı ve Norveç 7 puanla sonuncu oldu. Norveç, benim de ilk beşimde yer alıyordu. Tooji'nin sonuncu olmasının sebebini uzun süre anlayamayacağım sanırım.


İtalya, uzun bir aradan sonra 2011'de Eurovision'a katılmıştı. Ülkenin bu seneki temsilcisi Nina Zilli. Nina Zilli'yi sahnede görür görmez '' Amy Winehouse dirildi mi yahu? '' dedim kendi kendime. Nina, Amy'nin kötü bir kopyası olmuş. Tabiri caizse kaçak sigara gibiydi. Bu benzerlik Twitter'da da ttye taşındı. Copy paste işleri hiçbir zaman tasvip etmedim. İtalya'nın yarışmada hüsrana uğramasının ana sebebi budur. Özgün olunmadı...

1 Mayıs 2012 Salı

Sizlerle Geçen Koca Bir Yıl



Koca bir yılı geride bıraktım. Bir yıla o kadar çok olay / post sığdı ki... Müzik ve modanın ayrılmaz ikili olduğunu düşündüğümden ötürü blogum bu düşünce üzerinden aktı sürekli. Müzik ve modanın önemli isimleriyle röportajlar da gerçekleştirdim tabi. 25 önemli isimle... İnanın her birinin heyecanı çok farklıydı. - Özellikle Lana Del Rey'in mütevazılığı beni çok etkiledi ve heyecanlandırdı. - Hiç durmadan, yılmadan Ozan Eicher'in hazırladığı görsellerle sevdiğim işin peşinden gittim. Olumlu yorumların, söylemlerin yanında olumsuz yorumlar da olmadı değil. Ölçülü olanları dikkate alarak yoluma devam ettim. Tabi ki sizlerin desteğiyle... Sizler... Hepiniz tanımadığım okuyucularım ya da takipçilerim değil arkadaşlarımsınız. Uzun yıllar birlikte olmak dileğiyle...

Erdem Kınay, Hande Yener, Lana Del Rey, Sinan Akçıl, Ece Gürsel, Alper Narman, Onur Özdemir, Emir Yargın, Ozan Eicher, Derin Togar, Can Bonomo, Samet Köleoğulları, Gül Ağış, Kemal Doğulu, Gülçin Ergül, Carlos Martin ve Ramadan'a sonsuz teşekkürler...

Türkiye'nin önemli isimlerinden gelen kutlama mesajları: 

Hande Yener: Hadi nice senelere...

Erdem Kınay: İlk günden beri Türk Pop Müziği'ndeki doğru analizleriyle dikkatimi çekmiş ve kısa zamandaki yükselişini belirgin bir şekilde yansıtmıştır. 1. yılını kutlar, başarılarının daim olmasını dilerim. Keyifle takipteyiz.

Emrah Karaduman: Deniz'ciğim, müziğe merakın ve detaylara düşkünlüğünden ötürü sana teşekkür eder, tüm müzisyenler ve müzik dostları ile beraber nice keyifli mutfak muhabbetleri dilerim. Yolun açık olsun dostum.

Ece Gürsel: 1 yılda çok yol katettin. Bize de güzel bir blog kazandırdın. Umarım uzun yıllar hep beraber oluruz. Nice müzik dolu, başarı dolu yıllara...

Derin Togar: Bu kadar insanın merak ettiği şeyleri yazdığın için ve okudukları için seni kutluyorum. Blogun, müzik için çok önemli bir blog oldu. 

Emir Yargın: Deniz Can Kutlu'nun blogunun, sadece 1 yıllık bir blog olduğunu duyunca çok şaşırdım. 1 yılda bu kadar yol katedebilmek ve bir marka olabilmek büyük bir başarı. Zevkle okuduğum bu bloga nice yıllar diliyorum.

http://www.facebook.com/denizcankutlupage

23 Şubat 2012 Perşembe

Masalsı Eurovision Şarkımız: Love Me Back



Eurovision şarkımız nihayet açıklandı. Can Bonomo'nun mini konseri içerisinde sunulan şarkının adı Love me back. Sözü ve müziği Can Bonomo'ya ait olup aranjesi Can Saban tarafından yapılmış. Herşeyden önce şunu belirtmek isterim ki Bonomo, Love me back ile kariyeri açısından bir basamak daha yükselmiş oldu. Şarkıyı iki cihetten inceledim. 

1) Aranje

Can Saban'ın imzasını taşıyan aranje, Can Bonomo'nun alışılagelmiş tarzını büyük oranda yansıtıyor. Anatolian ezgilere Avrupa'nın masalsı soundları eklenmiş. Love me back'i diğer Bonomo şarkılarından ayıran en belirgin özellik bu. Yani Bonomo'nun önceki çalışmalarının üzerine bir tuğla daha konulmuş.

2) Söz - Müzik

Can Bonomo, Love me back'te bir denizcinin aşkını işlediğini söyledi. Aynı zamanda İzmir'den ve Cahit Külebi'nin dizelerinden etkilenmiş. Bonomo'nun şarkıyı heyecanla, mitolojik bir olayı anlatır tarzda yorumlaması, dinlenebilirliği üst düzey kılıyor. 

Genel olarak şarkı beni gayet eğlendirdi. Enerjisi yüksek tınılar içeriyor. Koreografiyle birlikte sunulduğunda şarkının bize derece getireceğine inanıyorum. Böylesine genç bir yeteneğin ülkesince Twitter'da ttlere taşınarak yerilmesi yerine desteklenmesi daha doğru olur. Eurovision şarkımız açıklanır açıklanmaz asılsız haberlere inanarak '' Bu çalıntıdır. '' demek öncelikle kendimize saygısızlık olur. Her masal nasıl ki mutlu sonla bitiyorsa masalsı Eurovision şarkımızın da bize mutlu bir son hazırladığını düşünüyorum. Can Bonomo'ya Eurovision'da başarılar diliyorum. 

17 Ocak 2012 Salı

Şarkıcı ve oyuncularımızı çok iyi '' köstek '' liyoruz!


Neden bizim oyuncularımız da dünyaca ünlü ödül törenlerinde ödül vermiyor, sunuculuk yapmıyor? Neden genç ve yetenekli bir isim Eurovision'da bizi temsil etmiyor? Türkiye'de yaşayan insanlar olarak etrafımızda, sosyal medyada ve de televizyon programlarında sıkça duyduğumuz sorulardan ikisini düşünmek ve tartmak istedim bu defa. Eskiler '' Bir şeyi kırk kez söylersen olurmuş. '' der hani. Bu da o hesap. Defalarca sorduğumuz sorulardan ikisinin olumlu sonuçlanması durumunda neler oluyormuş bir göz atalım. 

Öncelikle genç, yetenekli, marjinal sanatçımız Can Bonomo'nun Eurovision'a gidecek olan kişi olması meselesini yorumlayayım. TRT 1'e yönetmen Can Saban ile çıktıktan sonra birçok tv kanalına bağlandı ya da katıldı. Ama en etik olmayanı Can Bonomo'nun '' dini inancı '' nın ön plana çıkarılması. Bu inanç meselesi sosyal medyada da çok konuşuldu. Peki Türk olmakla övünen bizler neden atalarımızın inanç özgürlüğü ve inanca saygı duyma zihniyetine sahip değildik? Bu kısmı muamma. Geçtiğimiz gece de '' Can't Bonomo '' Twitter'da tt olmuş Eurovision'a İngiltere adına Adele'nin katılacağı iddiası üzerine. ( Bu haber tamamen asılsız ) Can Bonomo Türkiye'yi yani bizi temsil edecek. Bizim onu desteklememiz lazım gelirken rezil edip, motivasyonunu düşürüp bunu duyurmamız kadar ağır bir çelme olamaz. 



Meltem Cumbul olayına gelince; Meltem Cumbul, hepimizin bildiği üzre 1944'ten bu yana gerçekleşen Altın Küre Ödül Töreni'nde bir konuşma yaptı. 30 saniye içerisinde söylediği sözler şunlardı: '' Altın Küre Ödülleri şu anda benim ülkem dahil 199 ülkede izleniyor. Ben bu töreni izleyerek büyüdüm ve bugün burada olmak benim için büyük bir şeref. Yurtta barış, dünyada barış. '' Bir oyuncunun 30 saniyede söyleyebileceği en etkili ve anlamlı cümleleri söylemiş gördüğümüz gibi. Vay efendim Meltem Cumbul'un orda ne işi varmış, onun hakkı mıymış o törende olmak. Yahu Meltem Cumbul, Altın Portakal ve Fibresci ödüllerini almış bir oyuncumuz. Siz hangi olgusunu baz alarak bu yorumu yapabiliyorsunuz diye sorarım o kişilere. 

Bizim toplumumuz her daim araştırmadan, okumadan, ölçüp tartmadan yorum yapmaya çok alışmış. Şarkıcı ve oyuncularımızı çok iyi '' köstek '' liyoruz. Sanatı çok iyi yaşatmıyoruz. Aferin bize, en büyük biziz...

29 Kasım 2011 Salı

2010' ların Erdal'ı: Levent Dörter


Son günlerde müzik piyasasında bir hareketlenme söz konusu. Yeni isimler, yeni albümler, yeni klipler... Yeni isimlerden en çok dikkatimi çeken Levent Dörter oldu. Tan ile düeti '' Duvaksız gelin '' den sonra '' Gel al anılarını '' adlı parçaya klip çektirdi. Ses rengini beğendim. Tonlamaları kusursuz. Yalnız sesi bana 90'lı yılların unutulmaz ismi Erdal'ı anımsattı. ( Biletini kestim senin, Gittin gideli ...vs. ) O özlediğim kaliteli ses Levent Dörter'de vücut bulmuş. Ayrıca Dörter'in katıldığı radyo ve televizyon programlarında eline gitarını alıp şarkılarını canlı söylemesini takdir ediyorum.

15 yıla yakın bir birikimin eseri olan ilk albümü '' Aşka Saygımdan '' ı edinmenizi tavsiye ederim. Canlı performansını görmek isteyenler, her perşembe 23.00 - 04.00 arası Nişantaşı Melon'a gidebilir.

Albümde yer alan şarkılar: 

1) Duvaksız Gelin ( Söz - Müzik: Tan Taşçı )

Dinler dinlemez hemen aklınızda yer ediyor. Boş bir anınızda şarkıyı mırıldanıyorsunuz. Alışkanlık yapıyor, sürekli dinliyorsunuz. Tan Taşçı'nın düet yapması da ayrı bir yön vermiş şarkıya.

2) Gel Al Anılarını ( Söz - Müzik: Serkan Özcan )

Bu şarkıyı ilk kez bir müzik kanalında dinledim. Klibe bakmamıştım ve Erdal yeni albüm çıkarmış sandım. Bir de baktım Levent Dörter'miş. Albümdeki favori slow parçam.

3) Kırk Yılda Bir ( Söz - Müzik: Taner Çalık )

Şarkının Taner Çalık Version'unu daha çok beğendim. Alt yapısı Avrupai.

4) Aşka Saygımdan ( Söz - Müzik: Adnan Fırat )

İnsanın ruhuna çok dokunan sözlere sahip bir parça. Adnan Fırat'ı bu bağlamda kutluyorum. Şarkı siz dinlerken öylece akıyor... Şarkının Ceyhun Çelikten Version'u hareketli. O hali gayet club tarzında olmuş. Temiz bir sounda sahip. Albümdeki favori parçalarımdan biri de bu.

aşka saygımdan susarım / bir müddet içime kapanırım / çekilir odama belki ağlarım  /  telefonlarımı kapatırım / ama bir gün insan içine çıkmaya karar verirsem / bu seni hepten unuttum demek hayatıma bakarım

5) Kalabalığa Karışırım ( Söz - Müzik: Fettah Can )

Kalabalığa Karışırım'da hareketli bir parça. Aranjesini beğendiğimi söyleyebilirim.

6) Aşka Saygımdan ( Ceyhun Çelikten Version )

7) Kırk Yılda Bir ( Taner Çalık Version ) 

25 Kasım 2011 Cuma

Tuğba Ekinci ile AIDS, CONDOM ve MÜZİĞİ üzerine yaptığım röportaj



Türkiye'de Aids'le ilgili şarkı söyleyen tek sanatçısınız. '' Condom '' projesi size ne şekilde geldi? Biraz bahsedebilir misiniz?

Condom isimli parça, bana ilk geldiğinde öncelikle içerdiği mesajdan dolayı ilgimi çekti. Türkiye'de bilinçli cinsel hayat ile ilgili çok büyük projeler olmadığını gördüm ve insanlara bir mesaj vermek amaçlı hem de farklı oluşundan dolayı bu şarkıyı sunmaya karar verdim.

Bazı insanlar '' Condom '' şarkınızdan sonra condomun ne demek olduğunu öğrendi. ( Buna bizzat şahidim. ) Bu konu hakkında söylemek istedikleriniz neledir?

Zaten asıl amacım buydu. Bunu gerçekleştirebildiğimden ötürü çok mutluyum. İnsanlar verdiğim mesaji doğru olarak algıladı.

'' 1 Aralık Dünya Aids Günü '' için vermek istediğiniz mesaj nedir?

Özel hayatlarında dikkatli olsunlar. Mutlaka korunmalarını tavsiye ediyorum.


'' Yüz Derece '' adlı parçanız için kimlerle çalıştınız?

Yüz Derece, sözü ve müziği Nazan Öncel'e ait olan bir şarkı. Albüm çalışmalarına başladığım zamanlarda aranjörüm Cüneyt Üstüner ile beraber Nazan Öncel şarkısına öncelik vermek istedik. Hasan Kuyucu' nun üstlendiği klip ile Yüz Derece şarkısının müthiş bir başarı yakaladığına inanıyorum.

Tuğba Ekinci'yi electronic alt yapılı şarkılarıyla seven büyük bir kitle oluştu. Peki ileriki dönemlerde de electronic çizgi üzerinden mi gidilecek?

Elektronik müzik dediğimiz bana göre modern pop soundları demek. Günümüz sounduna  uygun şarkılar yapmaya özen gösteriyorum. İleriki dönemlerde de yine batı soundu ile devam edeceğim.

Yakın zamanda bir single ya da albüm çalışması yapmanız söz konusu mu?

Yüz Derece henüz çok yeni. Ama albüm çalışmalarına başlamış durumdayım. Yavaş yavaş çalışmayı seviyorum. En kısa zamanda yeni şarkılarım ile karşınızda olacağım.

Yakında Cüneyt Üstüner'e featuring yaptığınız '' Bir Görsem '' adlı parçanın klibi yayınlanacak. Bizi nasıl bir concept bekliyor?

Evet, aranjörüm Cüneyt Üstüner ile böyle bir proje yaptık. Elektro-pop tarzında bir şarkı oldu ve henüz cd çıkmamışken insanların büyük beğenisini topladı. Concept sürpriz olsun istiyoruz. Yakında göreceksiniz.

Sizi marjinal, özgüveni yüksek ve toplumsal sorunlara duyarlı biri olarak tanımlıyorlar. Bu tanımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle doğru bir tanımlama. Doğrucu bir insanım. Düşündüklerimi söylemekten çekinmem.

Nazan Öncel denilince aklınıza ilk gelen nedir?

Benim için çok değerli bir sanatçı. Onunla çalıştığım için çok mutluyum.

Eurovision için size bir teklif gelse kabul eder miydiniz?

Kabul ederim. Müthiş bir show ile dünyaya açılmak için güzel bir başlangıç olabilir.

Buradan sizi sürekli takip eden dinleyicilerinize söylemek istedikleriniz :

Onları çok seviyorum. Beni dinlemeye devam etsinler. Her zaman güzel sürprizler ile onlarla beraber olacağım.

11 Ekim 2011 Salı

Ramadan Röportajım ( Ozan Eicher'in Çekimiyle )



İlk olarak '' Aşık olasım var '' adlı şarkınıza klip çektirdiniz ve adınızdan sıkça söz ettirdiniz. Genel manada Londra'ya gidiş sebebiniz nedir?

Londra'ya ilk gittiğim çocukluğumdan beri orada yaşamak hep hayalimdi. Bu şehrin beni kendine çeken çok garip bir havası var. Birleşik Krallık'ın başkenti ve dünyanın en önde gelen iş merkezlerinden biri olmasının verdiği resmiyetin yanı sıra, dünyaya yayılan popüler ve yeraltı kültürlerin, eğlencenin ve sıradışılığın doğum yeri olma özelliğini taşıyor. Bütün bu sebepleri göz önünde bulundurarak, kişisel ve artistik gelişimim açısından, İstanbul'daki çemberin içinden kaçıp, kabuğumdan sıyrılarak, olayların çok başka bir şekilde döndüğü bir yere gitmem ve hayatta kalmayı kendi imkanlarımla başarabilmem gerekiyordu. İşte bu yüzden Londra'yı seçtim.

Synthpop ve 80's tarzı müzik yapıyorsunuz. İlginiz nereden geliyor?

" Hazır Mısın? "ın prodüksiyonu, benim ve prodüktörüm Süpermatik'in retrospektif 80'ler sounduna son derece yükseldiğimiz bir döneme denk geldi. Özellikle o zamanlar arşivlerden çıkarıp çıkarıp italo-disco kayıtları dinliyor ve çıkan yeni örnekleri de çok yakından takip ediyorduk. Doğal olarak albüm de o yönde şekillendi. Ayrıca küçükken bilinçli bir şekilde müzik dinlemeye başlayışım da 1980'lere denk geldiği için, bu soundlar benim için son derece içseldir diyebilirim. 

Dj Süpermatik ile nasıl tanıştınız? 

Süpermatik'le müzik ekipmanları satılan bir dükkanda bir araya geldik. Ayaküstü sohbet edip, " sen ne yapıyorsun ", " ben ne yapıyorum " derken ben ona myspace adresimi verdim. Kendisi parçalarımı dinler dinlemez bana beraber çalışmayı teklif etti. 

'' Hazır mısın? '' adlı albümünüzde kimlerle çalıştınız? 

Albümdeki tüm söz ve müzikler bana, düzenlemeler Süpermatik'e ait. Genel olarak concepti de beraber belirledik. O çok konuşulan albüm kapağını Emre Uzer çekti, grafik tasarımını Oygar Erdal yaptı. Uzunca bir süredir kendi kıyafetlerimi kendim seçiyordum, ancak bu son dönemde stylingimi Mustafa Oral Ünlü üstlendi. Aşık Olasım Var'ın videoklibini Sam Harvey çekmişti. 7/24'ün senaryosunu ben yazdım ve sanat yönetmenliğini yaptım, videoklibi ise Can Sarcan çekti. Web sayfamı Emir Arkman tasarladı.


Dinleyicilere iki yeni remix sundunuz. Bu çalışmalar yeni albümün habercisi niteliğinde mi?

Öyle diyebiliriz. Parçalarını neredeyse tamamladığım, şu an kayıtları üzerine yoğunlaştığımız yepyeni bir albüm geliyor. Albüm, single ya da son dönem moda olan, ağza atmalık mini albümlerden değil, yine uzunçalar formatında olacak.

Yeni albümle ilgili çalışmalarınız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?  

Bu albüm de, ilki gibi Süpermatik prodüktörlüğünde bir dans albümü. Ancak bu defa sound olarak 80'lerden bir nebze uzaklaşıp, daha güncel ve hatta daha deneysel bir tarza yaklaşıyoruz. Uluslararası bir parti çocuğu olarak, yazdığım sözler yine hayatımdan kesitler sunuyor. Enerjinin tavan olduğu parçalar da mevcut, yaşadığım tecrübeler sonucu kalbe dokunan parçalar da.

Yeni albümde '' Ramadan '' ı nasıl bir kurgu içerisinde göreceğiz?

Kendimi bir kurgunun içine sokmayı tercih etmiyorum. Çünkü " Ramadan " gösteri dünyası için masa başında tasarlanmış bir karakter değil. Ben günlük hayatımda neysem sahnede de oyum. Evet, belki İstiklal Caddesi'nde pembe bir tulumla dolaşmıyorum, doğru, ama sahneye çıkarken de kimse bana giymek istemediğim bir şeyi giydiremez. Yaptığım işe tiyatrallik katıyorsam da önce bunun kendi süzgecimden geçmesi lazım. Sonuç olarak, 2 sene önce dinlediğim müzikler ve takip ettiğim moda trendleri ile şimdikiler arasında fark var. Dolayısıyla kurgu icabı olmasa da, yeni albümde bu değişimi görmek mümkün olacaktır. 

Magazinsel bir isim değilsiniz. İnsanlar sizi şarkılarınızla tanıyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Bunu başarmak için özel bir efor sarfettiğim söylenemez. Yanlış anlamayın, magazin dünyasını hiçbir şekilde küçük gördüğümden değil ama ben kendimi pek o dünyaya ait hissetmiyorum.

Adınızı ilk kez duyan kişiler '' Ramadan? '' şeklinde tepki veriyor. Adınızın anlamı nedir? Bu ad sizin gerçek adınız mı?

Ramadan kendi ismim. Yakıcı sıcak anlamına geliyor. 


Buradan sizi sürekli takip eden dinleyicilerinize söylemek istedikleriniz nelerdir?

Artık çok daha kafama uygun ve son derece profesyonel bir ekiple çalışıyorum. Dolayısıyla bundan böyle daha üretken bir dönem başlayacak benim için. Daha çok videoklip ve daha çok konser olacak. Dileyenler benimle ilgili her türlü gelişmeyi Facebook sayfamdan takip edebilir. ( www.facebook.com/ramadanfanpage )

Ramadan'ın 2 yeni remixini indirebileceğiniz link: http://www.ramadanmuzik.com/

8 Eylül 2011 Perşembe

Derin Togar Röportajım ( Micah Mackenzie'nin Çekimiyle )



Geçmişinize baktığımda genç yaşınıza rağmen derin bir müzik eğitimi aldığınızı görüyorum. Nasıl başladınız müziğe? Biraz bahsedebilir misiniz?

Ben 3 yaşındayken şarkı söylemeye başladım. Sürekli evde, okulda, abartmıyorum uykumda bile şarkı söylerdim. Sonunda annem böyle olmayacak deyip beni şan profesörüne götürdü. Brevard University'den... Normalde 16 yaş altına ders vermezken beni aldılar. Hemen eğitime başladım. İlk Disney ve müzikallerle başladık. İlerledikçe klasik müziğe ordan operaya geçtim. Operada inanılmaz çalıştım. Fakat bir şeyleri eksik hissettim. Jazz ve pop karışık söyleyince anladım ki ben popu çok seviyorum. Çünkü ilk o şarkıları söyleyen kişi ben oluyorum. Parçanın ilk yorumunu yapmak ve insanlara yeni bir şey sunmak çok hoşuma gidiyor.

'' Dokun '' adlı singleınızın klibi de fotoğrafları da Türkiye'deki çıtanın oldukça üstünde bir kaliteye sahip. Kimlerle çalıştınız?

Dokun klibini Brian Thomas çekti New York'ta. Brian çok ünlü bir koreograftır. Beyonce, Michael Jackson, Whitney Houston gibi isimlerle çalışmıştır. Dansçılarla ben New York'taki konserimde de çalışmıştım. Maho Udo, Madonna'yla Sticky Sweet turnesinde dans etmiştir. Dokunun fotoğraf çekimini Serkan Kızılkaya yaptı. Her zaman beni desteklemiştir. Hem çok iyi bir insan hem de çok iyi bir fotoğrafçıdır. Tasarımı port 300 yaptı.



Erdem Kınay ile çalışmalarınız devam edecek mi?

Erdem'le sürekli şarkı yapıyoruz. Genelde İngilizce çıkıyor ilk öğrendiğim dil olduğu için. Ama inşallah daha fazla Türkçe şarkı yazmaya çalışacağız. Ben de yeni yeni Türkçe şarkı sözü yazmaya başladım. Tabiki başka duayen müzisyenlerler de çalışıyorum. Ama şimdilik bunlar sürpriz.

Amerika'da doğup büyümüş olmanızın dünya müziği vizyonuna sahip oluşunuzda bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Hem Amerika'da doğup büyümem hem de bu kadar fazla müzik okumamın etkisinin kesinlikle olduğunu düşünüyorum. Türkçe pop, jazz, müzikal, opera, USA poptan Japonica popuna kadar dinliyorum. Özellikle müziklerimde etkisini görüyorum. Sözlerinden melodisine, vokal prodüksiyonuna kadar.


Styling konusunda çalıştığınız bir isim var mı?

Styling konusunda Gülşah Saraçoğlu ile çalışmıştım Dokun klibimde. Şimdi Tuğçe Özakdağ ile çalışmayı planlıyorum USA albümüm için. İnşallah yeni yapacağımız Türkçe albümde de yer alır.


Daha önce Sertab Erener ve Hakan Aysev ile konserler vermişsiniz. Neler söyleyeceksiniz?

Kelimeler yetersiz kalır. Çok güzel deneyimler yaşadım ve çok güzel vakit geçirdim. Özellikle Türkçe single yapmam konusunda beni cesaretlendiren ve yardımcı olan Sertab'a minnet borcum var. Benim için yeri çok özel.

Derin Togar'ın ileriki dönemlerde kendini görmek istediği nokta nedir? Örnek aldığı isim ya da isimler var mı?

Ben Christina Aguilera, Beyonce, Skylar Grey, BOA'yu çok beğenirim. Christina'nın yaptığı müzik tarzı hoşuma gidiyor. Hem çok iyi balladlar hem de popüler müzik yapıyor. Beyonce'de aynı. En çok onları ve Shakira'yı örnek alıyorum, şarkıları hem kendi ülkesinde hem de dünya çapında hit olduğu için. Bunun dışında ileride ülkemizi Eurovision'da da temsil etmek isterim. İngilizcem ana dilim gibi olduğu için her zaman merakım ve isteğim oldu. 

Bundan sonra Türkiye'de mi yaşayacaksınız?

Hayatım boyunca Türkiye ve Amerika arasında mekik dokudum. Sanırım hayatım boyunca da böyle devam edecek. Başka türlü hayat düşünemiyorum. Bazen Amerika'da daha çok kalıyorum. Ama Türkiye'den ne zaman uzaklaşsam ülkemi özlüyorum.

Sosyal medyayı faal bir biçimde kullanıyor musunuz?

Kullanıyorum. Sürekli gidip geldiğim için sabit duran yalnızca internetim var. Facebook ve Twitter'a her gün bakarım. Kendi müziklerimi, sevdiğim şarkı sözlerini ve kendi sevdiğim müzikleri oradan paylaşıyorum. 

Buradan sizi severek takip edenlere ve dinleyenlere söylemek istedikleriniz nelerdir?

Benim takip edenlere özellikle teşekkür etmek istiyorum. Benim müziklerimi paylaştıkları zaman, onlardan haber aldığım zaman ve bu kadar ilgi gösterdikleri zaman çok mutlu oluyorum. İyi ki varsınız. Teşekkürler...

Usta Aranjör Erdem Kınay'a, Derin Togar hakkındaki düşüncelerini sordum. Bakalım neler söylemiş.

İnanılmaz yetenekli ve Türkiye için önemli bir değer aslında. Ama malesef henüz kendini büyük kitlelere tanıtamadı. Bu onun suçu değil tabi, biraz da sektörün işleyişi ile alakalı. 


Derin Togar ile iletişim için;


www.derintogar.com
www.facebook.com/derintogar
www.twitter.com/derintogar
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top