30 Haziran 2011 Perşembe

Gül Ağış / Lug Von Siga Röportajım


 
Deniz Can Kutlu: Adınızın tersten okunuşu olan '' Lug Von Siga '' kurgusu hakkında bilgi verebilir misiniz?


Gül Ağış: Kendi ismimde bir markam olsun istemedim. Ama yabancı herhangi bir isim de olmaması gerekiyordu. Birden yazıp çizerken aklıma geldi. Fonotik olduğu için de von ekledim. Herkesin sıcak baktığı bir isim oldu.

D.C.K.: İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunusunuz. Bir zaman reklam ve medya sektöründe çalışmışsınız. Peki moda tasarımcılığına nasıl başladınız? 


G.A.: İlk üniversite Bilkent, doğru. İngiliz Dili ve Edebiyatı. Daha sonra Milano İstituto Marangoni, ardından Politecnico Di Design Üniversitesi Fashion Art and Design masterı. 16 yaşında Esmod / Paris 'e kabul edildim. Ancak annem izin vermedi. O zamanlar moda tasarımcılığı Türkiye'de daha çok yeniydi. Moda evleri vardı ama moda tasarımcıları yoktu. Sonra yine kendimi yaratıcı bulduğum sektörlerden biri olan reklamcılığa verdim. Ancak içimdeki ateş sönmedi. Çizmeye ve dikmeye devam ettim. Kendimi Milano'da buldum.


D.C.K.: Türkiye'den ve yurt dışından hangi isimleri giydirmek isterdiniz?

G.A.: Türkiye'den Elif Şafak'ı çok beğeniyorum. Cate Blanchett ve Kate Middleton'u giydirmek isterdim. Asil duruşu olan vakur kadınları beğeniyorum.


D.C.K.: Daha önce hangi markalarla çalıştınız?


G.A.: Dünya markalarından H&M, Mango, Zadig Voltaire, Naf Naf, Maxmara gibi birçok markaya tasarım yaptım. 



D.C.K.: Christian Dior'dan size bir teklif gelmiş. Fakat siz kabul etmeyip İstanbul'a geri dönmüşsünüz. Bu konuyla ilgili söylemek istedikleriniz nelerdir?

G.A.: Bu habere uzaktan bakıldığında hadi canım dedirtmiştir ama doğru. Annem ölüm döşeğindeydi. Seçim yapmam gerekiyordu. Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler.Yaşayan bilir... Tabi ki çok onur vericiydi. En azından bir sene çalışmak isterdim.


D.C.K.: Sizce Türkiye'de insanların modaya bakışı doğru mu?

G.A.: Türkiye'de kavram karmaşası var. Tüm değerler içiçe geçmiş durumda. Stylist moda tasarımcılığı da yapıyor, celebrity de giydiriyor. Couture yapan pret a porter de yapıyor. Derinleşme çok az. Herkesin kendi alanında derinleşme çabasını etrafımdaki çok az bir grup insanda görüyorum açıkçası. Bu yüzden de doğru değil genelleme yapacak olursak.


D.C.K.: Önümüzdeki IFW 'de sizi de görebilecek miyiz? Önümüzdeki sezon bizi ne tür tasarımlar bekliyor?


G.A.: Eylül IFW'de yine olacağım. Kafamda iki ana tema oluştu. Birini seçeceğim ama karar vermiş değilim henüz. Kavramsal moda üzerine yoğunlaşmayı seviyorum. Defilelerim hep bir mesaj ve anlam içerikli. En son Patti Smith, Picasso'yla buluşursayı yapmıştım. Çok beğenilmişti. Umarım yine aynı duyguları yaşatabilirim.





D.C.K.: Tasarımlarınızda ilham aldığınız obje ya da subjeler nelerdir? 

G.A.: Gerçek tasarımcının radarları her an açıktır ve yaşam biçimidir. Yani her an beyni bilgi toplar, biriktirir.  Sinema, müzik, film, vintage mağazalarından tutun da okuduğu kitaptaki bir satırdan bile ilham alır. 

                                                                                 
                                                 
GUL AGIS
LUGVONSIGA
Karakol Bostan sok. No:13 Kat:3
Teşvikiye-İstanbul           

28 Haziran 2011 Salı

Ozan Eicher / Fotoğrafçılığı


 
Bugün sosyal medyada çokça takip edilen Ozan Eicher ile bir çekim yaptık. Kendisiyle hayatını, vizyonunu, fotoğrafçılığını ve bu zamana kadar hangi sanatçıları çektiğine dair konuştuk. Birçok etkinliğe katıldığını çektiği fotoğraflardan anlayabiliyoruz. İşte bu zamana kadar fotoğraflarını çektiği sanatçlar: 


Ozan Eicher'in annesi Türk, babası İsviçreli. ( Soyadını merak edenler için ) Uzunca bir zamandır İstanbul'da yaşıyor. İstanbul'un kendisine olduğu kadar fotoğrafçılığına da katkıda bulunduğunu belirtiyor. Ailesinin sosyokültürel durumunun getirisini de ekliyor.

Fotoğraf çekmeye öncelikle manzara ve portre fotoğrafları çekerek başlamış. Akabinde bir etkinlikler zinciri görüyoruz. Birçok sanatçının konserine giderek konser fotoğrafları concepti üzerinde çalıştı. Müzik dünyasının sahnesine aşina olduktan sonra modanın da dar ama derin arenasına geçiş yapıp tanıma süreci içerisine girdi. Geçtiğimiz sezon Istanbul Fashion Week'te çektiği fotoğraflardan bir video oluşturdu:


Ozan Eicher: '' Gelecek bana neler sunacak, ben neler yakalayacağım hep beraber göreceğiz. '' diyor.

Ozan Eicher ile çekim yaparken kendinizi çok rahat hissediyorsunuz. Görmek istediğiniz kadrajı size başarılı bir şekilde sunuyor. Sizler için, bu zamana kadar fotoğraflarını çektiği sanatçılardan oluşan bir seçki hazırladım.   Bugünkü çalışmamız da var içerisinde. Dikkatimi en çok Hande Yener fotoğrafı çekti. Bir heykeltıraş ustalığında işlenmiş.

                                                 Hande Yener

                                               
                                                 Sertab Erener
                               
                                               
                                                Mercan

                                             
                                                Aylin Aslım
   
                                               
                                                Nil Karaibrahimgil

                                               
                                                Jay Jay J.

                                               
                                               Emir Yargın
     
                                             
                                                   Serhat Kidil


                                              Deniz Can Kutlu

               
Ozan Eicher 'in tüm çalışmalarını takip etmek için : www.facebook.com/ozaneicher                   


                                              

27 Haziran 2011 Pazartesi

Murat Renay'la Her Telden Şarkılar


Geçtiğimiz Cuma günü, eğlenceli bir partiye katıldım. '' Murat Renay'la Her Telden Şarkılar ''. Söylenmeyen adlı kitabın yazarı Murat Renay, gecede hem djlik yaptı hem de geceye katılan konukların kitaplarını imzaladı. Hayal Kahvesi Bistro'da gerçekleştirilen partide dikkatimi çeken en önemli yön ( benimle beraber arkadaşlarımın da ) seçilen şarkılardı. Sertab Erener, Sia, Adele, Mina, Kelis, Hande Yener, Madonna, Lily Allen vb. sanatçıların parçalarıyla herkes çok eğlendi. Sahiden de her telden şarkılar tam kıvamında olmuş.


/ Söylenmeyen kitabı, bu zamana kadar varolan ve aksettirilmeyen birçok olguya ışık tutuyor. Toplum içerisinde farkedilmeyen, farkedildiğinde ise birçok kişinin ötelediği gerçekleri anlatıyor. Kitap, hem yazarın dünyasına yolculuk şeklinde hem de cinsel ayrımcılığı sorgulamaya yönelik bir yapıt. /


Gecenin sonunda Murat Renay'la tanıştık. Kitabımı imzaladı. Geceye Onur Baştürk, Zeynep Tunuslu gibi ünlü isimler de katıldı. Ben mekandan çıkarken Zeynep Tunuslu masasında söylenmeyen kitabını okuyordu. Hepinize öneriyorum. Şimdiden iyi okumalar.

23 Haziran 2011 Perşembe

Kemal Doğulu'nun Ev Daveti ve Röportaj

    
Kemal Doğulu, '' Bir Yerde '' albümü, '' Uzayda Aşk Var '' singleı ve '' Ters Köşe '' albümünden sonra şimdi de yeni albümüyle karşımızda. Maxi single şeklinde olacak olan projede 3 şarkı yer alıyor. Oynuyorum, Eyvallah ve Dene. Bir electro-pop, bir akustik, bir de alternatif-rock türünde şarkı var.


Oynuyorum adlı şarkısı, müzikalitesi ve sözleri açısından oldukça başarılı, electro-pop bir çalışma. Mixi ve aranjesi çok temiz. Söz ve müzik noname birine ait. ( Serhat Tekin ) Aranjesini ise Emre Bayar yapmış. Akustik çalışmasının sözlerini çok beğendim. Adı Eyvallah. İkinci bir '' Üzgünüm '' şarkısı diyebilirim. Kemal Doğulu'nun hitleri arasında kesinlikle yer alacak. Alternatif çalışmasının ( Dene ) henüz demosunu dinledim. Ama aranjeden sonraki halini düşünemiyorum bile. Bir hayli başarılı bir çalışmaydı.


    '' Oynuyorum '' parçasının sözleri :
 
    Çok farklı değil miydik biz eskiden?
    Zaman mı düşman, neydi yitip giden?
    Ya ben fazla kötümserdim çok
    Ya da sendin erken pes eden

    Yine de oynuyorum seni görünce
    Altmış, yetmiş, seksen
    Ah bir de sen benim içimi görsen...

    '' Eyvallah '' parçasının sözleri: 

    Ben başaramadım bu aşk oyununu
    Kapattım o defteri
    İnsin perde oyun sona erdi
    Eremedi şu akıl ne hesaba ne kitaba
    Yandım sayın, pas geçin beni

    Olmuş bitmişin hesabını tutamam ben
    Sıkıldım, çok sıkıldım
    Gelmiş, geçmiştir o zaten
    Oturup da ağlayamam ben
    Yoruldum, çok yoruldum
   
    Eyvallah sevene sevmeyene
    Dosta, düşmana, bütün herkese
    Beni bana küstürenlere... Ben gittim.


Kemal Doğulu, bu albümün herkese hitap edebilecek tarzda ve içerisinde her türü barındırdığını söylüyor. Albüm yakın zamanda çıkacak. İlerleyen günlerde kendi çıkış parçasına ve Hande Yener 'in '' Bana Anlat '' parçasına klip çekecek. Bu arada Hande Yener'in yeni albümüyle ilgili de şu sözleri söyledi: '' Bu şarkısı ne ki,  siz bir de diğer şarkılarını duyun. Hepsi çok iyi. '' Kemal Doğulu'nun başarı grafiği, her daim yukarıya doğru / sabit.


Aynı zamanda başarılı bir yönetmen olan Kemal Doğulu'ya, Lady Gaga'nın '' The Edge of Glory '' klibini nasıl bulduğunu sordum. Gayet güzel, ciddi anlamda para harcanmış bir 80'ler klibi olduğunu belirtti.

Ayrıca her iki tarafın yoğunluğundan ötürü artık Sıla'yla çalışmadığını söyledi. Merak edenler için; Sinan Akçıl'ın stylingini de Semih Güngör yapıyormuş.


Peki ev davetine kimler katıldı? Onur Yüksel, Barış Kocaman, Ufuk Onur Tapan, Koray Caner Öztürk, vitrindeyiz, pinkfreud, Semih Güngör, Murat Doğru, Seda Öztürk.


Kemal Doğulu, sorularımızı içtenlikle ve tüm samimiyetiyle cevapladı. Bizler için güzel bir masa hazırlanmıştı. Gecenin sonunda fotoğraflar çekildi. Tabi fotoğraf çektirdiğimiz duvarlardan Hande Yener'den Seda Sayan'a kadar birçok ünlü geçmiş. Hepimiz çok keyifli ve eğlenceli bir gece geçirdik. Albüm için hepinize şimdiden iyi dinlemeler...


20 Haziran 2011 Pazartesi

80'ler Müziğine Dokunuş

   
80'ler, müzik alanında şüphesiz bu zamana kadarki en renkli ve en eğlenceli zaman dilimiydi. Giyim, concept, makyaj, klip açısından ön plandaydı. Madonna ve Cyndi Lauper, ciddi bir rekabet içerisindeydi. Madonnacılar ve Cyndiciler olarak iki yön vardı. Cyndi Lauper'in 1983'te çıkan ilk plağı ''She's So Unusual'' 2 Grammy alırken, Madonna otoriteler tarafından başarısız bulunuyordu. Madonna'nın dünya çapında tamamen yükselişi ''Like A Prayer'' parçasıyla olmuştur. Patrick Leonard ile birlikte bestelediği şarkı albüme adını vermiş olup, milyonlarca kopya satmıştır.



80'lerin en meşhur isimlerinden biri de başarılı Euro-Beat Sandra Cretu'dur. Maria Magdalena parçasıyla Euro-Beat ikonu haline gelmiştir. Ayrıca bu şarkının yer aldığı albümün prömiyerlerinden biri de İzmir Atatürk Stadı'nda yapılmıştır. Dönemin en popüler Euro-Beat gruplarından Bad Boys Blue ve C.C.Catch 'i de ayrı severim.



Laura Branigan... Leonard Cohen'in vokalistliğini yaptı, Amerikalı ünlü yapımcı Ahmet Ertegün tarafından keşfedildi, Self Control adlı parçasıyla zirveye çıktı. 2004 tarihinde aramızdan erken ayrıldığı için çok üzgünüm.


Alphaville adlı Alman müzik grubunu da çok başarılı bulmuşumdur. Big In Japan ve Sounds Like A Melody parçaları ile birçok ülkede seslerini duyurmayı başarmışlardır. İşte 80'ler playlistim:



       1) Laura Branigan - Self control
       2) Sandra - Maria Magdalena, Heaven can wait
       3) Modern Talking - Chery chery lady
       4) Cyndi Lauper - Girls just wanna have fun
       5) Alphaville - Sounds like a melody
       6) Inxs - I need you tonight
       7) C.C.Catch - Cause you are young
       8) Madonna - Like a prayer, La isla bonita
       9) Roxette - It must have been love
      10) Scotch - Disco band
      11) Beetle Juice Soundtrack - Day-o ( Banana boat song )
      12) Kylie Minogue - I should be so lucky
      13) Samantha Fox - Touch me
   

16 Haziran 2011 Perşembe

Lady Gaga / The Edge Of Glory

 
Bu gece '' So you think you can DANCE '' yarışmasının sonunda Lady Gaga'nın '' The Edge Of Glory '' klibi yayınlandı. Klip, '' Born This Way '' albümünün 3.klibi. Lady Gaga'nın tweetinde belirttiği üzere vevoda da hemen yayına girdi.

Klipte pembe ışıklar ve sisler ağırlıklı olarak kullanılmış. Gaga'nın klipteki saç modeli, 80'lerin ünlü filmlerinden Top Gun 'ın soundtrackini yapan The Berlin grubunun solistine benziyor. Klip genellikle bir binanın yangın merdivenlerinde, pembe ışıklar saçan bir pencerede ve bir caddede geçiyor. Gaga tek başına dans ediyor. Genel anlamda baktığımızda  The Edge Of Glory klibi, Lady Gaga'nın diğer kliplerine göre daha sade.   Hatta en sade klibi diyebiliriz. Marjinal kıyafeti dikkat çekiyor. Özellikle eldivenlerini çok beğendim. Klibin yönetmen koltuğunda '' Lady Gaga '' var. İşte o klip:

14 Haziran 2011 Salı

Emir Yargın Röportajım ( Ozan Eicher'ın çekimiyle )




Deniz Can Kutlu: Müziğe nasıl başladığına dair bilgi verebilir misin?


Emir Yargın: Sahne sanatlarına ilgim nedeniyle, küçük yaşlarımdan başlayarak okul eğitimiyle eş zamanlı olarak müzik eğitimim devam etti. 13 yaşında davulu ana enstrümanım olarak seçtim. Lise yıllarında adından söz ettiren bir davulcu olmayı başardım. Okul orkestrasının dışında kurduğum gruplarda davul çaldım, vokal yaptım. Lise yıllarımda Antalya'da yaşıyor olmam, Antalya'da çok sayıda festival olması, turizmin sağladığı avantajla da çok sayıda konserde çalma fırsatım oldu. İstanbul Üniversite'sini kazanarak geldiğim İstanbul'da müzik çalışmalarıma hız kesmeden devam ettim. Birden fazla orkestrada kimi zaman davulda, kimi zaman vokalde ama hep sahnede oldum. 2008'de 13. Roxy Müzik Günleri yarışmasındaki electropop köpek şarkımla ikincilik ödülünü aldım. Bir rock yarışmasında electropop bir parçayla jüri üyelerinin büyük övgüsüyle ödülü kazanmam çalışmalarıma ivme kazandırdı. Electropop tarzı çalışmalarımı, güçlü bir altyapıyla hazırlayarak müziğimi geniş kitlelere ulaştırma heyecanı başladı. İstanbul'a geldikten sonra çaldığım gruplardan biri de elektronik müzikte çok beğendiğim Onor Bumbum'un grubuydu. Elektronik davul ve elektronik oyuncaklar çalıyordum. Birbirimizi iyi anlıyor olmamız ve birikimlerimizden iyi sentezlere ulaşmamız, ortaklığımızı tam anlamıyla başlattı. Bundan sonra Onor Bumbum'la benim vokal olarak önde olduğu çalışmalar yapmaya başladık. 2009 yazında The Bananas'ı kurduk. Aynı zamanda da '' Tokat '' ın çalışmalarını sürdürdük.


D.C.K.: Genelde sözlüklerden ve diğer mecralardan edindiğim bilgilere göre seni eğlenceli, rahat ve sevimli buluyorlar. Ne düşünüyorsun?

E.Y.: Eğlendiren müzikler, sahnede kullandığımız ses çıkaran oyuncaklar, seyirciyle kurulan espirili ilişkiler, görsel efektlerle beslenen showumun etkisiyle, rahat, eğlenceli ve sevimli bulduklarını düşünüyorum. Tabiki şarkı sözlerindeki mizahın kliple de pekiştirilmesi, sahnede iki saatlik performans boyunca zıplamak, atlamak, seyirciyle dans ediyor olmamın da bir etkisi var.


D.C.K.: Albümünün adı Tokat. Vermek istediğin bir mesaj var mı conceptte? 

E.Y.: Tokat, gerçek hayattan esinlenerek kurguladığım bir senaryo. Arkadaşımın başına gelen kötü bir olay. Bunu söylemek bile başlı başına bir mesaj ama ben bu görevi dinleyicime bırakmayı tercih ediyorum. Çünkü şarkımın yarattığı dünya, dinleyiciyi sürece çekiyor. Dinleyicinin kafası neye yatarsa onu alıyor. Ben bunu seviyorum.

D.C.K.: Albümde kimlerle çalıştın?
E.Y.: Birbirini anlayan, birbirini tamamlayan, büyük bir ekiple çalıştım. Ama iş müzik olduğu için ilk sırada Onor Bumbum var. Çünkü alt yapılar, stüdyo, kayıtlar, mixing, mastering Onor Bumbum'a ait. Albüm kayıtlarında ve konserlerde davulda Nurtun Şarman ( kayıtta ben ve Onor Bumbum da davul çaldık), bas gitar Umut Şimşekli, gitarlar Emir Aksoy, Orkun Kont, geri vokalde Nil İpek Hülagu var. Concept art ekibi, Brain storming takımı, basın ilişkileri, web tasarımı ve listesi uzayıp giden ciddi bir ekiple çalıştık. Başından itibaren fotoğrafları çeken Ozan Eicher, Cumhur Kaplan, klip için yönetmenim İsmet Kurtuluş, stylingde Buğra Özalp hep varlardı. Robotların tasarımı gerçekten çok güçlü endüstriyel tasarımcıların elinden çıktı. Bahadır Yargın, Gülşen Töre Yargın, Berdan Çerçioğlu, web tasarımını Erkan Balkan & Oğuz Demir ( Pikselist ) yaptı. Klibin görüntü yönetmenliğini Oytun Orgül, koreografisini Yeşim Tunç, görsel efektlerini de Hazal Giraygil yaptı. Makyaj Ayça Kubat, klip oyuncuları Melis Sincer, Emir Aksoy, Mustafa Özkurt, Haluk Can Dizdaroğlu, Robotlar; Yeşim Tunç, Orkun Kont, Pelin Aslan ve tabi Kurtlar Vadisi'nden tanıdığımız ünlü oyuncu Serdar Deniz.
D.C.K.: 12 Mayıs'ta Ghetto'da lansman konserin gerçekleşti. Nasıl bir geceydi ve neler hissettin?
E.Y.: Günlerden Perşembe. Hava raporu, yağmur var diyordu. Ama Ghetto tıka basa doldu. Öncesinde TRT Türk Bu Ülke programı için İstiklal'de aktüel çekim yaparak röportaj yaptı. Provalarda TRT Müzik Tüm Dünya programı çekim yaptı ve sonrasında röportaj yaptı. Doğrusu konser öncesindeki bu çalışmalar beni motive etti. Konser klibin ilk gösterimi ile başladı. Biz henüz sahne almamıştık ama içerden gelen tepkilerle ve alkışlarla enerjimiz yükseldi. Konser yüksek tempoyla başladı. Jackie Raindrops, hazırladığı görselleri canlı olarak aktardı. Robotlar sahne aldığında yer yerinden oynadı. Beni bu konser öncesinde bilen sevenlerim kadar ilk kez gelenlerin çokluğu mutlu etti. Çok sayıda sevenimin yanı sıra müzik kanalı yöneticileri, çok sayıda blogger ve basın mensubu da vardı. Heyecan, eğlence, tempo ve ilklerin olduğu bir geceydi. Ben çok mutluydum. Özetle ilk albümüm için iyi bir başlangıç olduğunu hissettiğim, muhteşem bir geceydi.


D.C.K.: Müziğini '' Yenilikçi Pop '' olarak tanımlıyorsun. İleriki dönemler için ilginç planların var mı?
E.Y.: Şarkılarımda alt yapılar elektronik öğelerin yanı sıra modern ve global ana akım özelliklerini ve zenginliğini barındırıyor. Farklı şarkı sözleri, şarkı hikayeleri ve samimiyeti ise müziğimi tanımlıyor. İlk albümümde birçok şarkımızın içinden 8 parça seçtik. Bunlar benim nasıl şarkı yazdığıma dair ip uçları veriyor. Kısa vadede yaza bir klip şarkısı, Eylül'e bir klip şarkısı geliyor. Akdeniz sahilinde etkinlikler ve klüb konserleri var. İleriki dönemde çizgiyi bozmadan yeni projelerle devam edecek.
D.C.K.: Kimleri takip ediyor ve dinliyorsun?
E.Y.: Oh Land, Regina Spektor, Daft Punk, Justice, Chromeo, İlhan Erşahin, Onor Bumbum, 123, Acoustic ladyland, Dredg, Bumblefoot, Sakareller, Air, The bird and the bee, Laço Tayfa, Feat, Brooklyn Funk Essentials - in the buzzbag albümüne bayılırım. Deliliği, dinlenebilir hale getirenleri severek dinliyorum.


D.C.K.: '' Tokat '' tan, Emir Yargın'ın yıllardır üzerinde çalıştığı albüm şeklinde söz ediliyor. Neler söyleyeceksin?
E.Y.: Onor Bumbum'la son 3 yıldır, özellikle yaz aylarında kapanarak müzik yapıyoruz. Çok yoğun ve titiz çalışmalar yapıyoruz. Ancak Türk müzik sektörü kendini sınırlamış durumda. Yapım şirketlerinin farklı müzik yapanlara karşı ihtiyatlı bir duruşları var. Müzik tarafında da iş tarafında da uzunca bir zaman geçirdik. Sonunda Onor Bumbum'la yeni nesil müzik şirketimiz '' Kuzu Müzik '' i kurduk ve '' Tokat '' çıktı. Albüm, klip tüm prodüksiyonu biz gerçekleştirdik.
D.C.K.: Buradan seni dinleyenlere ve takip edenlere söylemek istediklerin:
E.Y.: Sanatçı ile dinleyici arasındaki samimiyeti desteklediğine inandığım, başkalarına benzemeyen bir iş yapıyorum. Bunlar Emir Yargın'ın içtenlikle yaptığı, kafa yorduğu, sınırlar koymadığı, samimiyetini yansıttığı şarkıların dünyası, bu dünyaya müzik severleri davet ediyorum. Ayrıca benimle ilgili daha fazla bilgi için:


Teşekkür ediyorum.

13 Haziran 2011 Pazartesi

38. Altın Kelebek Ödül Töreni / Kırmızı Halı Yorumlarım


Bu yıl, 38.si düzenlenen  Altın Kelebek Ödül Töreni, Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşti. Sunucular, Beyazıt Öztürk ve Ayşe Arman'dı. Ayşe Arman, gayet doğal ve samimi bir sunum şeklini benimsemiş. Dersini iyi ezberlemiş sevimli çocuklar gibiydi. Ödül töreninden önce kokteyl yapıldı.

İlk olarak İrfan Şahin ile bir konuşma yapıldı. Ömür Gedik, her zaman tercih ettiği tarzda bir kıyafet giymişti. ( Raşit Bağzıbağlı tasarımı )


Cengiz Semercioğlu ve Melis Alphan, kırmızı halıda moda yorumu yapmak için bekliyordu. Nilay Dorsa, marjinal ama kendisine hiç yakışmayan, bacaklarını bir hayli ayrık gösteren kuyruklu bir mayo (!) tercih etmiş.


Tülin Şahin, pembe bir elbise tercih etmiş. Kendi tasarımı olan bu elbisenin, yırtmacı ve sırt dekoltesi son derece dozunda bırakılmış. Saçıyla ve elbisesiyle gayet şık bir görüntü içerisindeydi. Favorilerim arasında.


Ahu Yağtu, fuşya ve kırmızı uyumunu çok iyi yakalamış. ( Elbisesi fuşya, ayakkabısı kırmızı ) Ziynet Sali, bordo, beyaz, siyah renklerden oluşan, Raisa & Vanessa tasarımı bir elbiseyle geceye katıldı. Kendisine yakışmayan, hiçbir yönünü beğenmediğim bir elbiseydi.


Okan Bayülgen, kıyafeti ve giyinme konusunda bir espiri yaptı. '' İnanılmaz vücudumu hangisi daha seksi gösteriyorsa onu tercih ettim.'' dedi. '' Hepimiz Tarkan'dan bir sürpriz (!)  bekliyoruz.'' diye de sözlerine ekledi.


Esra Erol, Emel Acar tasarımı kıyafetiyle boy gösterdi. Hamileliğinin kendisini zorladığı gözlendi. Nil Karaibrahimgil, Günseli Türkay tasarımı kıyafetiyle dikkat çekti. Ayakkabısını ise  New York'tan almış. Kıyafet beyazdı ve  üzerinde çizgi romandan sayfalar varmış gibi görünen kısımlardan oluşuyordu. Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisinin Cemile'si Ayça Bingöl, klasik, siyah, demode bir kıyafetle geceye katılmış. Dizinin Caroline'i  Wilma Elles'in de kıyafetini hiç beğenmedim ama saçları güzel görünüyordu.


Nez, özensiz saçlarıyla kötü bir görüntü sunuyordu. Kıyafetini yurtdışından almış, Oldukça sade ve sönüktü. Yalnızca makyajı başarılıydı. ( Şükran Kaya tarafından yapılmış. )


Hande Yener, Selim Baklacı'nın tasarladığı mavi bir kıyafetle geceye katıldı. Başındaki rengarenk kelebekler ise Kemal Doğulu'nun tasarımıydı. Yine her zamanki gibi yenilikçi ve farklı tarzıyla ön plandaydı. Bana anlat adlı şarkısını ilk kez bu törende seslendirdi.


Merve Boluğur, siyah kıyafeti ve saçlarıyla çok şıktı. Favorilerim arasında diyebilirim.

   
Safiye Soyman, her zamanki rüküşlüğü ve absürt renk seçimiyle kokteyldeydi.

     
Favorilerim arasında gösterebileceğim bir diğer isim ise Fatoş Kabasakal. Raşit Bağzıbağlı tasarımı olan kıyafeti ile büyüledi.


Burcu Güneş'in küpeleri ve çantası kıyafetiyle tezat kalmış.

   
Ece Gürsel de geceye katılan isimler arasındaydı. Jadore elbisesi ve uzun saçlarıyla çok şık görünüyordu. ( karın kısmı hariç )

12 Haziran 2011 Pazar

Onor Bumbum'u Keşfedin


     

Elektronik müziğin yeni isimlerinden Onor Bumbum, 7 yıldır ürettiği şarkılarının yer aldığı '' Diyorum ki '' adlı albümüyle karşımızda. Albümdeki şarkılar, farklı dokusu, soundu ve sözleriyle dikkat çekici nitelikte. Genellikle '' Aşk ve Etkileri '' teması işlenmiş. Araştırdığım üzere dinleyiciler, Onor Bumbum' un müziği için  '' Manik Depresif Elektronik '', '' Sıradışı '' ve '' Keyifli '' ifadelerini kullanıyor.

Onor Bumbum, '' Dokun '' adlı şarkısından sonra '' Vurursun Patlar '' şarkısını kliplendirdi. '' Vurursun Patlar '' şarkısının klibi, beni hem görüntü kalitesi hem de izleyiciye aksettirilen hayalsi kadrajları açısından son derece tatmin etti. Albümdeki favori şarkılarım : Vurursun Patlar, Bi Dur, Dokun. Albüm 10 şarkıdan oluşuyor. Masteringi, Babajim Stüdyoları'nda yapıldı. Albümde yer alan şarkılar: 




   '' Vurursun Patlar '' klibi:

 
    Onor Bumbum'un Başarıları :

    - 2005 yılında Nokia Super Sound Yarışması'nda finale kaldı.
    - 2006 yılında Tuborg Roxy Müzik Yarışması'nda  '' Jüri Özel Ödülü '' ne layık görüldü.
    - 2010 yılında Red Bull Music Academy' de ülkemizi Londra'da temsil etti.
    - 2010 yazında Barcelona Sonar Müzik Festivali'nde ülkemizi temsil etti.

    Ayrıca Emir Yargın'la birlikte kurduğu elektronik müzik yapan '' The Bananas '' cover grubu, geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Öldürmeyi reddetmek / Vicdani Ret



Bir anne ya da baba olacağınızı düşünün. Çocuğunuzun olacağını duyduğunuz ilk günden itibaren ruhunuzda oluşan sevinç kıvılcımlarını, sersem gülümseyişleri, gelecek planlarını düşünün. Bir de kime benzeyeceğini… Bir erkek çocuğunuz oluyor. Eğitimini tamamlıyor ve ülkesinde var olan herhangi bir savaş olmadığı halde askere gidiyor. Ölüyor… Yıllarca hem kendisi için, hem de sizler için yaptığı birçok olgu, kurgu hepsi kopuveriyor.

Vicdani ret, bir bireyin ahlaki değerleri, dinsel inançları ve insancıllığı doğrultusunda askere gitmeyi reddetmesidir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu bu hakkı tanıyıp temel insani bir hak olduğunu kabul ederken, Türkiye kabul etmemektedir. Perihan Mağden gibi aydınların, bu meseleye yönelik yazıları anayasanın 301. maddesinden yargılanmalarına sebep olmuştur. Türkiye’de 2008 yılına kadar 16’sı kadın olmak üzere 86 vicdani retçi çıktı. İlk kez Tayfun Gönül, 155. maddeden ( Şimdi 318. madde olarak karşımızda )  yargılandı ve aldığı ceza, para cezasına çevrildi. Bazı ülkeler, kişilere askerlik yerine kamu hizmeti yapmayı sunmaktadır.

Yazar Perihan Mağden hakkında, haftalık Yeni Aktüel dergisinde 2005’te yayımlanan ‘’ Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır’’ başlıklı yazısında ‘’halkı askerlikten soğuttuğu’’ iddiasıyla, üç yıl hapis istemiyle dava açıldı. Genelkurmay’ın suç duyurusuyla açılan bu davanın ilk duruşmasında Mağden, ‘’İstanbul Adalet Sarayı’nın üçüncü katında ağır hakaretlere uğradı. 2006’da görülen ikinci duruşmada davayı karara bağlayan hâkim, Mağden’in eyleminin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanımı kapsamında kaldığını belirterek, beraat kararı verdi.

İnsanların eline silah vererek onları silahlı eğitime zorlamak, ölmeye ve öldürmeye mecbur bırakmak onur kırıcı bir durumdur.

9 Haziran 2011 Perşembe

Sıla / Kafa Klibi


Yazın gelmesiyle birlikte, yeni şarkılar ve yeni klipler piyasaya çıkmaya başladı. 2010 yılının şüphesiz en başarılı albümlerinden biriydi '' Konuşmadığımız Şeyler Var ''. Başarısı halen devam ediyor. Sıla,  '' Acısa da Öldürmez '' ve '' Oluruna Bırak '' şarkılarının kliplerinden sonra şimdi de '' Kafa '' şarkısının klibiyle ekranlarda.

Havaalanı panosuyla başlayan klip, görüntü kalitesi açısından oldukça iyi. Sıla'yı bigudili saçları ve sabahlığı ile bir müddet gördükten sonra, çiçeklerden yapılmış bir taçla görüyoruz. Genel anlamda eğlenceli, şarkıya ve yaza uygun bir klip. Efe Bahadır, Gökhan Keser ve diğer arkadaşları klipte Sıla'ya eşlik etmiş. İşte o klip:


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top